Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Bakanlığının bütçesi üzerindeki görüşmelerde, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Sağlık malzemelerinin temini ile ilgili olarak Sağlık Uygulama Tebliğinin (SUT) üzerinde fiyat oluştuğunda bazı sağlık malzemelerinin alınmasının genel bütçeden karşılanmasına devam edildiğini ve bunun en son kalp pillerinde yaşandığını dile getiren Bakan Koca, SUT fiyatlarının düşük kalması sebebiyle ilaç veya malzeme alınmamasının ise söz konusu olmadığını söyledi. Özellikle tekel durumundaki firmaların döviz kurundaki dalgalanmaları fırsat bilerek farklı yaklaşımlara girme hevesinde olduğunu belirtti.
Sağlık Market uygulamasına değinen Koca, Malzeme Ofisi (DMO) ile işbirliği içinde tıbbi cihaz ve malzemelerin daha uygun fiyata alınabileceği bir tedarik modelinin oluşturulduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bundan böyle malzeme alımı kontrolsüz, herkesin istediği fiyatta verebileceği şeklinde olmayacak. Özellikle ilaç konusunda bu tarz bir sıkıntı yaşanması durumunda alabileceğimiz muhtelif tedbirler var. Yurt dışından doğrudan toplu alım, hızlı ruhsatlandırma, zorunlu ruhsatlandırma ve lisans serbestleştirmesi gibi yollara başvurma hakkımızı kullanmak istiyoruz, gerektiğinde bunu kullanıyoruz.”
Acil, yoğun bakım, kanser ve kalp cerrahisi uygulamalarından da fark alınmadığının altını çizen Koca, “Bunu alan var mı, bundan sonraki süreçte bunu takip ediyor olacağız. Bu ve benzeri hizmetleri her geçen gün fark almadan SUT düzenlemesi yapıyor olacağımızı da görmüş olacağız. Yani, bundan sonraki süreçte vatandaşın özellikle sıkıntı çekeceği, özellikle yük olabileceği acil, yoğun bakım gibi kendi iradesiyle gittiği hizmetler dışındaki kanser, radyo terapi ve benzeri birçok hizmeti özellikle SUT düzenlemesi yaparak özel dahil hiçbir yerde fark alınmama yöntemini kullanacağımızdan emin olun.” diye konuştu.
Yatak ücreti adı altında fark alındığının belirtilmesi üzerine de Koca, “Yatak ücreti adı altında alınan sadece 93 lira, özel sektör daha fazla alamaz, otelcilik hizmeti adı altında alır” dedi.
Koca, temelde böyle bir sistem için gelişen toplum beklentilerini ve yeni ortaya çıkan durumları başarıyla karşılayacak sağlık insan gücünün en uygun sayıda ve yüksek kalitede eğitilmesinin sağlanması gerektiğine işaret etti. Bunun için Bakanlığın eğitim kurumları ile her zaman iş birliği içinde çalışacağının altını çizen Koca, şunları kaydetti:
“Bugün ihtiyaç duyduğumuz sağlık personelini değil, geleceğin sağlık teknolojilerini ustalıkla kullanabilecek ‘sağlık profesyonellerini’ yetiştirmeliyiz. Meslek eğitiminde hedefimiz sadece kontenjan değil, kaliteli eğitim olacaktır.
Sağlık Bakanı Koca 2019 bütçe sunumunu yaptı
Yine, insan gücü, süreç ve teknoloji verimliliğini ölçülebilir ve kıyaslanabilir hale getirerek, performans yönetimi ile ilişkilendirilmiş bir hizmet modelini ortaya koyacağız. Sağlığı sadece bu alanda görevli profesyonellerin sorumluluğu olmaktan çıkarıp, toplum hayatına etkili olan tüm yapı ve sektörlerin gündemine sokarak, ‘çok sektörlü sağlık sorumluluğu’ bilincini geliştireceğiz. Toplumun yapı taşları olan bireylerin ve sivil grupların sadece sağlık hizmeti tüketicileri olmaları değil, ‘sağlık avukatlığı’ yapma bilincine ulaşmalarını sağlamak, sağlıklı bir toplum yaratmanın ön şartıdır.
“Ülkemizi sağlık turizmi üssü haline getirmek zor değil”
Anne ölümü, bebek ölümü, bağışıklama ve kronik hastalık yükü dahil tüm temel sağlık göstergelerinde en üst düzeye ulaşılmasının hedeflendiğini vurgulayan Koca, sözlerine şöyle devam etti: “Oldukça düşük maliyetlerle vatandaş memnuniyetini yüksek tutmayı başaran sağlık sistemimize yeni katacağımız hizmet modeliyle ülkemizi sağlık turizmi üssü haline getirmek zor değildir.
Sağlık sistemimizdeki hızlı gelişme Türkiye’ye dünyada sağlık turizmi odağı haline gelme potansiyeli sunmaktadır. Bu potansiyelin uygun şekilde değerlendirilmesi, üniversitelerimize hızla sağlık meslekleri eğitim turizmi şansı verecektir.
Aşı, ilaç ve tıbbi cihaz teknolojisini olabildiğince yerelleştirip, ülkemizin jeopolitik durumu ve son dönemde bölgesinde kazandığı nüfusu da göz önüne alarak önemli bir ekonomik fırsat oluşturmamız mümkündür.
“Sağlıkta şiddeti önleme planı hazırlanacak”
Mevcut kaynaklarla ve kısa sürede sonuç alacak şekilde 150 bin yatak üretmenin finansal olarak mümkün olmayacağını, bu sebeple dış finansman kullanılması gerektiği yönünde değerlendirme yapıldığını dile getiren Koca, “Birçok ülkenin başvurduğu kamu-özel iş birliği modeli bu yüzden tercih edilmiştir. Ayrıca, hastane faaliyete geçinceye kadar kamu adına herhangi bir faaliyetin üstlenilmemesi, klasik yöntemle kamuda ortalama 8-10 yılı bulan bina yapım süresinin 3 yılın altına düşürülmesi ve yatırım yükünün uzun yıllara yayılması gibi hususlar birçok ülkenin de dikkatini üzerimize çekmiştir.” diye konuştu.
“SUT fiyatları üzerinden yüzde 40 indirim yapılmaktadır”
Şu ana kadar faaliyete geçirilen şehir hastanelerinin, hastaların yanı sıra çalışan memnuniyetini de yükselttiğini ifade eden Koca, şu bilgileri verdi:
“Kamuoyunda bazı platformlarda ve burada da dile getirildiği gibi şehir hastanelerinde hasta garantisi verildiği iddiaları gerçek dışıdır. Ne acil hizmetlerde, ne poliklinik muayenelerinde, ne yatan hastada ne de herhangi bir ameliyatta (ameliyat sayısında veya ameliyatın kullanım doluluk oranında) herhangi bir taahhüt ve garanti söz konusu değildir. Yatak doluluk oranı ile ilgili olarak da herhangi bir garanti söz konusu değildir. Yükleniciden tıbbi laboratuvar ve görüntüleme gibi miktara bağlı hizmet alımı yapıldığında fizibilitede öngörülen ve güvence altında olan aylık miktarın yüzde 70’i için SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) fiyatlarıyla, yani MR’ın 65 lira, tomografinin 56 lira olduğu bir rakamdan bahsediyorum. Almanya’da 250 avro ile 500 avro arasında değişen bir ücretten bahsediyorum. Bu SUT fiyatları neyse o SUT fiyatları üzerinden yüzde 40 indirim yapılmaktadır. Yani, yüzde 70 garanti olmazsa siz yüzde 40 indirimi alamayacaksınız. O yüzde 40 indirimi almak için bunu yapıyorsunuz.Bu miktarı aşan hizmetler için laboratuvar tetkiklerinde yüzde 15, görüntülemede ise yüzde 40 indirim daha yapılmaktadır. Bir daha söylüyorum, SUT fiyatları değişmiyor. Bu SUT fiyatları üzerinden yüzde 70 garantiyi sağladığınızda yüzde 40 indirim sağlamış oluyorsunuz. Yüzde 70’e kadar yüzde 40, hem laboratuvar hem görüntüleme için söylüyorum, yüzde 70’i uygulamazsanız bu yüzde 40 indirimi alamazsınız. Yüzde 40 indirimi almak için yapıyorsunuz. Burada 65 lira MR’dan bahsediyorum, bu MR’ı yüzde 70 oranında dolulukta yüzde 40 indirim almış oluyorsunuz, yetmiyor yüzde 70’in üzerinde bir yüzde 40 daha indirim alıyorsunuz. Kaç liraya geliyor, 25-26 liraya geliyor MR.”
Bakan Koca, “Şu anda hiçbir devlet hastanesinde bu oranda indirim yapılarak hizmet alımı söz konusu değildir.” diye konuştu.
“Buraları üniversiteler hastanesi yapmayı hedefliyoruz”
Şehir hastanelerinin sadece bir hastane olmadığını anlatan Koca, alanında özelleşmiş çok sayıda hastanenin bir arada olduğu bir hastene şehri olduğunu söyledi. Koca, amaçlarının, bu hastanelere başvuran hastaların sağlıkla ilgili sorunlarının tamamının bir merkezde sonuçlandırılması olduğunu ifade ederek, “Daha ötesi buraları üniversiteler hastanesi yapmayı hedefliyoruz.” dedi.
Koca, birçok özellikli işlemlerin özel hastanelerde yapıldığını belirterek, “Bu anlamda mükemmeliyet merkezleriyle farklı bir yaklaşım içinde olmuş olacağız. Bu merkezlerini, uluslararası boyutuyla da biz entegre kılmak istiyoruz.” dedi.
“Akılcı teşhis ve ameliyata kadar giden yaklaşımlarımız olacak”
Koca, döner sermayelere el konulduğuna ilişkin bir soru üzerine de “El konulmadı, öyle bir durum yok.” yanıtını verdi.
Türkiye’de MR çektirme oranlarının çok yüksek olduğuna ilişkin eleştiri üzerine Koca, bu konuda dijitalleşmenin önemini dile getirdiğini hatırlatarak, e-Nabız sistemi sayesinde, MR çektirme oranlarında en az yüzde 20 düşüş kaydedildiğini bildirdi. Koca, “Bunun önümüzdeki dönem akılcı ilaç kullanımında olduğu gibi akılcı laboratuvar, akılcı görüntüleme hatta daha ötesi akılcı teşhis ve ameliyata kadar giden yaklaşımlarımız olacak.” açıklamasında bulundu.
Bakan Koca, her geçen gün bu noktada dijitalleşme ve akılcı yaklaşımlarla devreye girerek istismarın önleneceğinden emin olunması gerektiğini vurguladı.